Dünyamız her geçen dakika yaşlanıyor.Dünyamızın yaşlanması ile birlikte bizlerde Allahu Teala’nın dünya da bize biçtiği ömrü bilinçsizce ve hatta hovardaca tüketiyoruz.
Yaşlanıyoruz, saçlarımıza aklar düşüyor farkına varmıyoruz. Hasta oluyoruz bunu ölümün bir habercisi olarak görmüyoruz.
Akrabalarımız, dostlarımız bir bir aramızdan sonsuz bir hayata ilk adımı atıyorlar. Yakınlık derecesine ve yaşına durumuna göre bir kaç dakikadan en fazla bir kaç güne kadar üzülürüz. Sonra onları da unuturuz .
Hele hele sıranın bir gün bize geleceğini unuturuz. Daha kısa bir süre de unutmak için bahanelerin arkasına sığınırız. Yani bile bile kendimizi kandırırız.
Şöyle geriye dönüp baktığımızda son yıllarda o kadar çok akraba ve yakınımı, can dostumu kaybetmişim ki.Hangisinden başlasam.
Bazılarını unutmaktan korkuyorum.
Ama yine de ilk etapta aklıma gelenleri yazayım. Can dostum kardeşim Siirt sevdalısı Nedim Kuzu, meslekte her zaman kendime örnek olarak kabul ettiğim mümtaz insan Metin Arıtürk ağabey, eniştem Mehmet Eryeşil, bir trafik kazasında genç yaşta kaybettiğimiz yeğenim Sevcan Mergen Özçelik, dayım Zeki Gülyeşil, sınıf arkadaşlarım Vehbi Danış, Nurettin Akçay ve son olarak can dostum Aydın Özgen ağabey.
Hepsi birer birer aramızdan ayrıldılar. Daha bir çokları gibi.
Burada andıklarım başta olmak üzere vefat ermiş tüm yakınlarınıza Allah’tan rahmet diliyorum.
Umarım bizler, onların gidişlerinden ibret alır ve kendimizi biraz olsun ahiret hayatına hazırlarız.