Siirt tarımsal alanda en azından Cumhuriyet tarihinin en büyük ikinci atılımını yaşıyor.
2000-2004 yılları arasında dönemin Valisi Nuri Okutan’ın uygulamaya koyduğu dev fıstıkçılık projesinin ardından ikinci büyük atılımı yaşıyoruz.
Birinci atılım da ağırlıklı olarak fıstıkçılığa ağırlık verildi ve bu sayede Siirt, ağaç sayısı ve rekolte bakımından bir merkez haline geldi.
2000’li yılların başında 1100 bin olarak tahmin edilen fıstık ağacı sayısı bu gün 20 milyona yakın olarak tahmin ediliyor.
O dönemde 4-5 bin ton olarak tahmin edilen rekolte için günümüzde 30-35 bin tondan söz etmek mümkün.
Hatta bunlara fidan üretimini de eklemek mümkün. O yıllara kadar çıplak köklü cılız fidanları Gaziantep’ten alan Siirt, bu gün her yıl tüplü hatta aşılı milyonlarca fidanı başta Gaziantep olmak üzere iklimi ve toprağı uygun olan bütün bölge illerine satıyor.
Yaklaşık 15 yıl kadar hız kaybeden ve hatta bir dönem gerileyen tarımsal çalışmalar son zamanlarda tekrar atılım içerisine girdi.
Ergün Demirhan’ın müdürlüğe atanması ile başlayan bu atılım, vali Dr. Kemal Kızılkaya’nın bu çalışmalara önem vermesi ile birlikte adeta şaha kalktı.
Hemde tek noktaya odaklı değilde bütüncül bir yaklaşımla toprak ve iklimimize uygun gelir getirici her türlü tarımsal enstrüman denenerek.
Halen artarak devam eden bu çalışmalar sayesinde; fıstık bir yana kovan sayısı ile bal üretimi, nar, tayfi üzümü, küçük baş hayvan sayısında büyük artışlar sağlandı ve il olarak bu alanlarda ilk ona girmeye başladık.
Trabzon hurması ve daha bazı meyvelerin tarımı denenmeye başlandı. Kapama sumak bahçeleri teşvik edildi.
Ağaç Tarım Müzesi ve geniş modern hizmet binaları tamamlandı.
Fıstıkçılık ve bağcılıkta unutulmadı. Kurulan fıstıkçılık birimi sayesinde araştırmalar yapıldı, çiftçi bilgilendirilirdi.
Ürünlerimizin Türk Marka ve Patent Kurumu nezdinde tescili yapıldı ve coğrafi menşeleri alındı. Bu çalışma halen devam ediyor.
Bütün bu güzel ve gelecek açısından ümitvâr tabloyu çok hafif bir şekilde sis perdesinin arkasında bırakan ve keşke bunlarda yapılabilse şeklinde ifade edilebilecek birkaç nokta var.
Bunların ilki özellikle bağların yol durumu ile ilgili. Siirt’in etrafında olanlar başta olmak üzere il genelinde henüz ancak patika yolla gidilebilen tarımsal araziler bulunmaktadır. Bu durum üretimi maliyetlerini arttırarak bu arazilerin atıl duruma düşmesine neden oluyor.
En azından en ufak bir yangında bile onları yanıp kül olmalarına neden yol açıyor. Nitekim bir kaç yıl önce Gökçebağ beldesinde ki yangın da itfaiyenin girebileceği bir yol olmadığı için zarar katlanmıştı.
Acaba ilgili kurumların iş birliği ile bu konuya bir çözüm getirilmesi mümkün değil midir ?
İkinci konu da ilk konuyla bağlantılı yani bu arazilerin ve ürünlerin korunması ile ilgili. İlki yangından korunmak içindi, ikincisi de başta hırsızlıklar olmak üzere çeşitli tehlikelerden korumaya yöneliktir.
Bunun için de mevzuatımızda da yer alan Çiftçi Mallarını Koruma Birliği Başkanlığını oluşturmak gerekiyor.
Faaliyet göstermesi çeşitli nedenlerden dolayı çok zor olan bu birliğe gerçekten ihtiyaç bulunmaktadır.
Son bir konu ister miras arazisi olması veya isterse başka nedenlerden dolayı üretim yapılmayan, atıl durumda ki arazilerin tarımsal çalışmalarda değerlendirilmesi için bir çözüm bulunamaz mı? Bu durumda çok önemli miktarda arazi olduğu ifade edilmektedir.
Özetle yukarıda belirttiğim konuların gerçekleştirilmesi çok zor olabilir. Hatta bazıları için yasal düzenlemelerde gerekebilir. Ancak ben eksik olarak gördüğüm için yazdım.
Bu arada geçmişten günümüze bu güzel çalışmalarda emeği geçen herkese sonsuz teşekkürler.