Bundan 10 -15 yıl öncesinde, çeşitli sosyal medya platformlarında yazdığım yazılarda; “Kaos ve Algı yönetimi çağını” yaşıyoruz diye başlıklar atarak, belirli emperyal güçler tarafından çeşitli maksatlarla kaos ve kargaşa ile mekanlarda, Teknoloji ve bilişim çağının sunduğu, yaygın ve hızlı iletişim kanalları ile ise de; zihinlerde Algı yaparak; nihai maksat ve hedeflerine ulaşmaya çalıştıklarını anlatmaya çalışıyordum. -Mesela Afganistan’da; kendi elleriyle oluşturdukları kargaşa ve çatışma ortamını, taliban, el’kaide vs yi oluşturarak, ortamı nasıl terörize ettiklerini. 11 eylül kurgu saldırıları gibi mağduriyetler üzerinden gerekçeler oluşturarak, Irak ve Afganistan’ı işgallerini nasıl meşrulaştırdıklarını. Bu vesileyle; Irak’ın ele geçirip zengin petrol kaynaklarını sömürürken, öncesinde Saddam’ın Irak’ına Kuveyt işgaline başlangıçta göz yumup, ardından Kuveyt’e karşı kurtarıcı rolü oynayıp, Kuveyt’in yüz milyarlarca dolarını, kurtarma operasyonu bahanesiyle nasıl cebe indirdiklerini. -Afganistandaki uyuşturu trafiğine nasıl hakim olup,ordaki uyuşturucu ve silah kaçakçısı baronlarla kirli işler çevirdiklerini. Afganistandaki ortaçağ görünümlü cahilleri ön çıkararak, müslümanları nasıl kötü göstermeye çalıştıklarını.bunların batıya tehdit olduğunun algısını, nasıl da şeytanca yürüttüklerini.
-Hizbullah adını verdirdikleri sapkın irani gurupların sayesinde, Lübnan’ı nasıl israilin meşru hedefi haline getirdiklerini. -Musul ve Kuzey Suriye’de kurdurdukları Deaşın eliyle; milyonlarca insana nasıl sapkınca bir zulüm yaparak, milyonlarca insanın Suriye ve Irak’tan nasıl kaçırıldığını ve deaş eliyle sözde müslüman örgütlerin terörist olması algısının meşrulaştırılması ve bunu kafa kesme kurgu videolarıyla nasıl lanse edildiğini. -Deaş bahane edilerek, sözde deaşı ekarte etme ve bölgeden çıkartma bahanesiyle, tıpkı deaş gibi yine batı eliyle kurulmuş pkk ve pyd ye; Kuzey Suriye ve Kuzey Irak’ta alan açılarak, buraların bu teröristlerce nasıl da işgalinin sağlandığı. -Bütün bu olanların öncesinde; fetö üzerinden yürütülen, dinlerin kardeşliği ve ılımlı İslam projesiyle, Müslümanlığın nasıl yozlaştırılarak, dejenerasyona uğratılma maksadını, dinlerin kardeşliği gibi; garip bir safsata üzerinden, Müslümanlığın sulandırılarak, adeta içinin boşaltılıp mecrasından nasıl uzaklaştırılmaya çalışıldığını. -Büyük Ortadoğu Projesinin nasıl bir yıkım ve felaket projesini olduğunu ve bu projeye eşbaşkanlık yaparak; nasıl kendi bölgemizdeki, bizi de yakacak büyük yangına, kendi elimizle odun taşıdığımızı.Yani, kendimizi de yakacağımızı.
-Arap baharı bahanesiyle; Tunus’tan Suriye’ye kadar bir dizi ülkede; nasılda demokrasi gelecek bahanesi ile nasıl fitneler ve yıkımlar başlatılmak istendiğini, -Eğer doğru politikalar izlemesek ve batının dümen suyuna girip onların sahte müttefikliğine güvenirsek, Kuzey Suriye’nin; ileride, bize Kuzey Irak’tan daha büyük sıkıntılar yaşatacağını. Ta o zamanlar; “Kuzey Suriye, Kuzey Iraktan daha beter olacak”, başlışıyla yazıp belirtmiştim. -Yalandan deaşa nasıl göz yumulduğunu, sözde deaş’ın Musul’u işgalinde, çekilen Irak askerlerinin silahlarını ve hatta bankadaki paraları nasıl deaşa peşkeş çektiklerini, bunun bir oyun olduğunu ve netice de; deaşa sözde işgal ettirilen bu bölgeyi kurtarma bahanesiyle, “tavşan kaç tazı tut” oyunu taktiğyle pkk ve pyd ye buranın teslim edileceğini ve çatışma ve kaosun devam etmesi için bu taktiğin uygulandığını belirtmiştim. -Son senaryoda; sözde deaş militanları, kamyon kasaları ile, elini kolunu sallayarak ve üstelik silahları ve aileleriyle birlikte ellerini kollarını sallayarak ayrılırken, bunun sadece bir tezgah ve oyun olduğunu ve bir algı oluşturma senaryosunu gereği olduğunu sorgulayıp, halen; durumun, büyük bir tezgah ve oyun olduğunu anlayamayanlara hayret ediyorum.