18 Mart Çanakkale Zaferine birkaç günlük vuruşma sonrası kazanılan savaş gözüyle bakmak Çanakkale Zaferi’ne, şehitlere, mukaddesata, tarihe yapılacak en büyük haksızlıktır; hatta ihanettir.
Çanakkale Savaşı bir Melhame-i Kübra’dır. Tek millet olarak bir araya getirilen kafirin, düşmanın İslam Aleminin temsilcisi, mazlumun, mağdurun umudu ve ümidi olan Osmanlı’yı, sonrasında kurulacak Türkiye’yi güçlü savaş sermayeleri ile birlikte sinsi tezgâhların, kandırılmış beyinlerin, ruhsuz ve gözü dönmüş kindar bedenlerin.; İngiltere, İrlanda, İskoçya, Avustralya, Kanada, Yeni Zelanda, Fransa, Sudan, Somali, Senegal, Cezayir, Mısır, Hindistan, Nepal, Filistin’den Yahudiler, Ruslar ve Amerikalıların “…kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela…”misali aynı safta yer aldığı güçlere karşı “Ölmezleri” kazandığı bir destandır.
Çok yönlü hesabi Batı şunu hesap ediyordu savaşı kazanacağız, boğazları ele geçireceğiz, bir milleti yok edeceğiz; savaşı kazanamazsak da en az yüz yıl rahat nefes alacağız. Peki Çanakkale Savaşında düşmanın karşısında biz ne haldeydik, kimler bu savaştaydı, hangi haldeydik?
Düşmana karşı mühimmat ve sayı olarak az olsak da şehadet şerbetini içmek için, gazi olmak için, vatan, bayrak gibi mukaddesat için, ekmek ve su gibi ihtiyaç duyulan hürriyet için istiklal için Osmanlı, bütün erat, daha bıyığı çıkmamış tüyü beliren çocuklar, okulunu bırakıp savaşa gönderilenler, anaların son kınalı kuzuları, babalar, analar, kardeşler, bacılar, çocuklar oradaydı.
Muhammediler-Mehmetçik oradaydı. Paşalar, Komutanlar, subaylar, astsubaylar, asker, ordu, cepheyi geriden destekleyenler, dualar, manevi alemlerin mimarları oradaydı. A’dan Z’ye; Adana’dan Zonguldak’a, hatta Pakistan’a, Suriye’ye, Irak’a, Filistin’e… kadar kimler yoktu ki orada?
Dünyevi ikbali dert etmeyenler, din-vatan-bayrak uğruna, vatan uğruna savaşarak karşılığını Allah’tan bekleyenler oradaydı?
Kimler yoktu, kimler kandırılmamıştı, kimler ta nerelerden getirilmemişti ki Boğaz Harbinde! Yani 18 Mart tarihi Çanakkale Zaferi demektir. 18 Mart Çanakkale Zaferi sadece bir vuruşma, savaş değildir. Çanakkale Zaferi aslında bir Destandır, yeniden var olmaktır, tecdittir, ihyadır. Çanakkale Savaşı var oluş-yok oluş mücadelesidir.
Böyle bir zafer; destan sadece bir güne, bir güne haftaya sığdırılamaz.
Çünkü 18 Mart Zaferi; Provası tekrarlansa bile aynı sonucu veremeyecek bir zaferdir.
Çanakkale sadece bir savaş değil; insan onurunun da ön planda tutulduğu vakur, mütevekkil bir duruşun sergilendiği ibretlerle dolu bir efsanedir.
Bugün uzay çağının, teknolojik harikaların bile karşısında galip gelemeyeceği bir destandır.
Tekrarı mümkün olmayan aklın anlamada, dilin duyguları ifade etmede zorlandığı bir zaferdir.
“Asım’ın Nesli”nin dirilişidir, yeniden diriliştir, var olmanın tarihin altın sayfalarında silinmez yazılışıdır.
“Malazgirt Zaferinden beri Türklerin yaptıkları 254 savaşın en büyüğü Çanakkale’dir. Kurtuluş Savaşının tescilidir. Bu savaşta farklı rakamlara rağmen toplam şehit sayısının iki yüz bin civarında olduğu kayıtlarda yer almaktadır.
Çanakkale; fedakârlıkta benin, vatan savunmasında bizim sevdası ile sadece güçlerin değil, gönüllerin de bir araya geldiği mekân ve zamanla ifade edilemeyen erlerin “ya istiklal ya ölüm” mücadelesidir.
Zamanın ötelerinde yaşayan ölmezlerin beraber vuruştuğu gönül, inanç, vatan, millet, bayrak seferliği ile hürriyete olan düşkünlüğün nefsi müdafaasıdır.
Çanakkale vatan savunmasıdır, vatanı kurtarmaktır, bayrağı sonsuza dek dalgalandırmaktır.
Tokların açlara, sayıları çokların azlara, silahı teknolojik yönden bütün eksikliği ile düşünülmüşlerin silahları sınırlı olanlara, fiziksel güçlülerin zayıflara, batılıların ifadesi ile sağlıklının hasta adama yenilişinin tarihte silinmeyecek izleridir.
Dünyada deniz, hava ve kara harekâtının birlikte yapıldığı ve ölü toplama molasının verildiği savaştır.
Çanakkale Zaferi her kelimesi, karesi ve zamanıyla tarihin silinmez sayfalarında, hafızalarda ve hatıralarda dolu Malazgirt’in, İstanbul’un Fethinin belki de devamı niteliğindeki büyük bir zafer ve destandır.
Çanakkale Zaferi bir yandan geçmişe; İstanbul’un fethini, Ayasofya’ya, Malazgirt Savaşına oradan tarihin derinliklerinden Merhum Akif’in ifadesi ile “Bedrin Aslanlarının ancak bu kadar şanlı” olduğu ve bedir savaşına kadar uzanan bir destan ve ruhtur. Çanakkale Zaferi bir yandan da Afrin’e, Cerablus’a, Fırat- Zeytin Dalı- Barış Pınarı Harekatlarına; bugüne uzanan ruhtur destandır.
Israrla belirtmek gerekirse 18 Mart Çanakkale Zaferi bir güne sığdırılmamalıdır. 18 Mart Çanakkale zaferi çok iyi bir şekilde okunmalıdır, anlatılmalıdır, o gün ve şarkalar yaşanmalı ve yaşatılmalıdır. Yeni ve gelecek nesil geçmiş ile barıştırılmalı ve nesil ecdada uzanmalıdır. Bu anlamda Japonlar genç nesli Hiroşima ve Nagazaki’nin izlerine götürdükten sonra da yaşadıkların adeta kendi beyinlerine kazımaktadır.
Tarihteki destanlarımızı, zaferlerimizi, kahramanlıklarımızı, milli günlerimizle daha anlamlı bir hale getirerek o günleri gururla yaşayarak-yaşatarak bu vatanın evlatlarını tarihlerinden haberdar etme fırsatını tanıtmalıyız. Metrekareye altı bin kurşunun sığdığı, yaklaşık bir yıl süren yüz binlerce şehidin anılarını, zaferi bir güne sığdırmamak için hele hele teröre, darbeye karşı bir duruş sergileyerek daha milli ve yerli bir adım atarak 18 Mart Çanakkale Zaferini gelin Milli bir bayrama çevirerek daha anlamlı kılalım.
Başta Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve TBMM Başkanımız Mustafa Şentop olmak üzere bu sese kulak verilmesi bir noktada tarihi bir görevi yerine getirmenin ifadesi olacaktır.
Zira zaferleri kazanmak kadar, zaferleri anlamak ve anlamlı hale getirmek, resmileştirmek, millileştirmek bir o kadar önemlidir. Çanakkale bir zaferdir, bir destandır. Bir günde kazılmayan bir savaş, bir günde zor anlaşılabilir. Kaldı ki millilik 18 Mart Çanakkale zaferine ayrı bir değer katacaktır.
23 Nisan, 19 Mayıs, 15 Temmuz, 30 Ağustos, 29 Ekim bir noktada birbirine benzer savaşların zaferlerin millileştirilmesidir ve 18 Mart Çanakkale Zaferi de millileşirse tamamlayıcı ve daha anlamlı olacaktır. 1 Ocak ve 1 Mayıs resmi tatil günleridir, buna bir karşılığımız da yok. Kaldı ki 18 Mart Çanakkale Zaferi bizim için 1 Ocak ve 1 Mayıs tarihlerinden daha resmi ve önemlidir. Gelin tarihe yapacağımız yolculukla farklı bir pencere ile 18 Mart Çanakkale Zaferini milli bayram ilan ederek inançlarımızla, değerlerimizle, kültürümüzle yeniden biz birlikte Güçlüyüz diyelim.
18 Mart Çanakkale Zaferi Milli Bayram olsun. Hatta bu zaferin adı 18 Mart Çanakkale Destanı adıyla anılsın ve bu haliyle milli bayram olsun.
Bu vesile ile canlarını feda ederek bu cennet vatanı bizlere hediye eden şehitlerimizi, ecdadımızı, rahmet, dua ve minnetle anıyoruz, ruhları şad olsun, Rabbim şefaatlerinden mahrum etmesin.
inşallah bu öneri gerçekleşecek