

Bana kimse Siirt’in sorunları var demesin. İşsizlikten, ulaşım ağının yetersizliğinden ve tarifeli uçak seferlerinde ki aksamalardan, trafikteki keşmekeşten, uyuşturucu kullanımının yaygınlaşmasından ve küçük yaşlara kadar inmiş olmasından, yasal ve yasa dışı bahisin yuvaları yıktığından , çok katlı binalardan, imar planının yetersizliğinden ve yapılan değişikliklerden dolayı kırk yamalı bohçadan öteye geçmiş olmasından, gençliğin beklentilerinin karşılanmamasından, üniversite ve özellikle de tıp fakültesinin gelişiminin durmasından hiç ama hiç bahsetmesin. Neden mi? Hemen arz edeyim.
Öncelikle bu güne kadar bir vatandaşın toplumsal herhangi bir sorunu doğru zamanda, doğru yerde ve doğru kişiler nezdinde dile getirdiğine çok az sayıda tanık oldum.
Kendi aramızda ki dost sohbetlerinde sorunlarımızı ve hatta çözüm yollarını rahat rahat anlatırken her ne hikmetse yetkililerin karşısında dut yemiş bülbüle döneriz. Birbirimize bakar, gönüllü olarak konuşacak birinin çıkmasını beklerken, aslında o sorunun müsebbibi olarak görmemize rağmen o yetkiliye dua etmeye başlarız.
Daha önce de belirttiğim gibi yaklaşık 30 yıldan beri valileri, belediye başkanlarını, milletvekillerini, Siirti ziyaret eden bakan ve üst düzey kişileri takip ediyorum. Bu güne dile getirilen sorunların ancak yüzde 1 toplumsal, geri kalanları hep bireysel sorunlar.
Bu güne kadar bir kaç vatandaşın bir araya gelerek, hep birlikte toplumsal bir sorunu gidip ilgili kişilere ilettiğini yada demokratik ve yasalara uygun bir yöntemle protesto ettiğini kaç defa duydunuz?
Vatandaş cephesi böyle. Bu varsayıma göre vatandaşın içinde bulunduğu durumdan memnun olduğu sonucunu çıkarabiliriz.
Peki bazıları kendilerini bu memleketin sahibi ve bütün konularda toplumun sözcüsü olarak gören. siyasetçiler ne yapıyorlar?
Onlarda bir yandan vatandaşların bazıları da çok absürt olan taleplerini yerine getirmekle uğraşırken, öbür yandan kendi geleceklerini garantilemeye yönelik çaba harcıyorlar.
Peki sayıları yaklaşık 500 civarında olan siyasi parti sendika, mesleki kuruluş, vakıf dernek ve sivil platformlar ne yapıyor?Ülkede ve kentte her şey sorunsuz olduğu için protesto etmek üzere yurt dışında bir olayın örneğin Filistin dramı ya da Kuranı Kerim yakma olayı gibi bir olayın gelmesini bekliyorlar.
Biliyorum bu satırları okuyanların aklına haklı olarak hemen basın gelecek. Haklısınız. Ama ne yazık ki basında bu ortama uymak zorunda kalıyor.
Özetle Yahya Kemalin Sessiz Gemi Şiirinde olduğu gibi herkes memnun ki yerinden ses çıkaran yok.