

İnsani değerlerimiz çok hızlı bir şekilde yozlaşıyor. Hatta önemli bir bölümünü de kaybediyoruz. Kaybettiğimiz bu değerlerin yerine ya yeni değerler koyamıyoruz ya da Batı’nın yozlaşmış kültürünün değerlerini benimsiyoruz. Bir anlamda, insani değerlerini kaybeden bir toplum haline geldik.
Yıllar öncesinde Batı bölgelerinde başlayan bu durum, son yıllarda Doğu Anadolu bölgesiyle birlikte bizim bölgemizi de etkiler hale geldi. Artık bizler de birbirimize selam vermez, merhaba demez olduk. Aynı girişi, aynı asansörü kullanmamıza rağmen birbirimizi tanımıyoruz.
Oysa 30-40 sene öncesinin Siirt’inde, hemen hemen bütün mahalle sakinlerini tanır ve selamlaşırdık. Hatta o dönemde büyük şehirlerden gelen tanıdıklar, aynı apartmanda yaşadıkları insanları tanımadıklarını söylediklerinde hayretler içinde kalır, anlatılanlar bize bir masalmış gibi gelirdi. Sanki Kaf Dağı’nın arkasındaki Zümrüdü Anka kuşunun hikâyesini dinliyorduk.
Yine eski dönemlerde, başta baba olmak üzere bütün büyüklerimize saygı duyardık. Zamanımızda olduğu gibi “babalık” veya “babişko” diye seslenmez, karşısında ayak ayak üstüne atmaz, saygıda kusur etmezdik.
Karşımızdaki kişiye saygı duymak için akraba ya da tanıdık olması gerekmezdi. Bizden yaşça büyük olması her şeye yeterdi. Tanıdık olmasa bile yalnızca yaşından dolayı bizden herhangi bir konudaki yardım taleplerini geri çevirmez, yerine getirmeye çaba gösterirdik.
Toplumda gözlemlediğimiz bu büyük ve geleceğimizi tehdit eden duruma, önümüzdeki günlerde diğer yönleriyle de değinmeye çalışacağız.