Motorlu araçlar, klima ve benzeri cihazların hızlı bir şekilde artışı yaşlı dünyamızın başına küresel ısınma denilen bir belayı getirdi.
Her geçen yıl dünyamız biraz daha ısınıyor. Denge bozuluyor. Bunun sonucu olarak bir çok bitki ve hayvan soyu tükeniyor.
Kısacası dünyamız daha yaşanmaz bir hale geliyor. Bilim insanları ve sorumluluk sahibi devlet yöneticileri dünyamızın sonunu getirebilecek bu kötü gidişe dur demek için arayışlar içerisinde.
Devlet yöneticileri üst üste toplantılar düzenlerken, bilim insanları da sayısız bilimsel çalışma gerçekleştiriyorlar. Bu çalışmaların sonucuna göre de öneriler ve çözümler sunuyorlar.
Bu çalışmalardan birkaç tanesinde evlerin çatılarının ve duvarlarının beyaz olması halinde küresel ısınmanın birkaç derece düşeceğini ortaya koydu.
Bu önemli bir sonuç ve bu sonuçtan yola çıkarak, bir çok devlette şimdiden evlerin çatılarının yanı sıra asfaltların bile siyahtan başka başka bir renge dönüştürülmesinin arayışları başlamış durumda.
Bu sonuç bana atalarımızın bize emanet ettiği o bembeyaz ev ve damlardan oluşan beyaz kent Siirti hatırlattı.
Atalarımız daha asırlar öncesinden renk ve ısı ilişkisinin farkına varmışlardı.
Siirt’inde aşırı sıcağını göz önünde bulundurarak kentin beyaz bir görünüm de kalması için özen göstermişler.
Hatta casın üzerine vurdukları badanaya bile toprak boya katmadılar.
Peki biz ne yaptık?
Çok değil, 50 yıl gibi bir il için çok kısa bir zaman dilimi sayılabilecek bir süre de cas evleri bir bir yok ettik. Beyaz kentten bir eser kalmadı.
Cas evlerin yerine değişik renkler de boyanmış sıcağı olduğu gibi yansıtan beton evleri tercih ettik.
İşte sonuç ortada.
Sahi büyük bir feraset ve tecrübeye sahip olan atalarımızın değerini gerçek anlamda ne zaman bileceğiz?

