Siirt, 2018 yılında hiç beklemediği bir anda sürpriz olarak tanımlanabilecek bir şekilde tıp fakültesine kavuştu.
Daha önce bu konuda yazdığım yazılarda sürekli vurguladığım gibi, bu gelişme o dönemde hepimizi çok mutlu etti. Büyük umutlara kapıldık.
Ancak, bu sevinç son üç yılda yerini üzüntüye bıraktı. Çünkü bu fakültemiz tam deyimiyle bir duraklama dönemi başladı.
Bir örnek vermek gerekirse, üç yıl önce 22 yıl olan öğretim üye sayısı üç koca yıl sonra da yine 22. Üstelik bunların büyük bir bölümü temel bilimler dalında uzman kişiler.
Yani laboratuvarlarda çalışması gereken kesim. Ancak bu laboratuvarların içinde yer alacağı morfoloji binasının akibeti bu yazı yazıldığı sırada henüz belli olmamıştı.
Bunlardan da önemlisi fakültenin bir dekanı bile yok. Dekanlık görevini onca yoğun işi olmasına rağmen sağolsun rektör Prof. Dr. Nihat Şındak üstlenmiş durumda.
Yanlış anlaşılma olmasın. Bu konuya sık sık eğilirken amacım kimseyi suçlamak falan değil.
Rektör Prof Dr Nihat Şındak hocamız başta olmak üzere üniversitenin üst yönetim kadrosu bir tıp fakültesinin diğer fakültelerden biraz daha farklı olduğunun farkındalar.
Hatta tıp fakültesine sahip üniversitelerin ayrı bir konuma sahip olduğunu ve ayrı bir kategoride değerlendirildiğini bizzat gözlemlemişlerdir.
Gerek bu nedenlerden ve gerekse görev sorumluluk anlayışlarından dolayı mutlaka tıp fakültesinin gelişmesi için ellerinden gelen çabayı harcıyorlardır. Buna inanıyorum.
Ancak görünen acı bir gerçek daha var; bu çabalar yeterli değil.Memleketim açısından büyük bu konuyu görmezden gelemeyiz.
Acil olarak ilgili bütün aktörleri kapsayacak şekilde hazırlanacak bir eylem planı uygulamaya konulmalı.
Aksi halde YÖK, diğer bir çok örnekte olduğu gibi bu fakültenin kapatılması için “ Daha bir dekan bulamadığınız bir fakülte neyinize diyerek “ gerekli prosedürleri başlatırsa söyleyecek bir sözümüz olmaz.
O zaman da iş işten geçmiş olur. Timsah gözyaşları dökmenin bir faydası da olmaz.
