
Siirtli Grafik-tasarımcı anadilini unutturmamak için hazırladığı “Arabi I-Weleye” adlı kitabın yazarı Şefik Görgin yeniden Siirt’e geldi.
Siirt Arapçasını gelecek nesillere yazılı kaynak olarak bırakmak isteyen 61 yaşındaki grafik tasarımcı ve araştırmacı Şefik Görgin, yeni kitabı için Siirt’e geldi. Ortadoğu’da yaptığı geziler sırasında Arapçayı Çok iyi Bilmediğini ve Arapçanın çok geniş bir geçmişe Sahip olduğunun farkına varan Görgin, Arapça dilinin kayıt altına alınması için kitaplar yazıyor.
Kaleme aldığı kitapların içeriğinde Arapça dilbilgisi kurallarından çeşitli öykülere kadar birçok konuya değinen Görgin, hikâyelerinde iki dili de kullanıyor. Hem Türkçe hem Arapça biraz da komedi bir dille ama tabi sosyal içerikli mesajları da toplayıp yazmayı düşünen Siirtli yazar hikâyelerle dolu sokaklarının olduğunu, burada yazılmaya değer daha birçok şey olduğunu sözlerine ekleyerek şunları söyledi: “Baktım ki bizim konuştuğumuz Arapça en eski Arapça. Yani yukarı Mezopotamya, kuzey Mezopotamya’da konuşulan en eski Arapça. Lehçenin adı da Keltu lehçesi. Baktım ki bu lehçe Siirt, Mardin, Şanlıurfa ve Muş bölgelerinde konuşuluyor. Tabii ki 100 yıldır yani Türkiye sınırları çizildikten sonra kapalı bir mekanda kendi kendine kaldı, gelişemedi. Gelişemeyince Türkçe, Kürtçeden kelimeler girdi. Çünkü yerine başka bir Arapça kelime koyamadık, geliştiremedik. Baktım ki dilimiz gerçekten yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Son derece azınlıkta kalmış, bir azınlığın konuştuğu bir dil olarak kalmış. Dolayısıyla bunu yazılı kaynak haline getirmeye çalıştım. Amacım burada dili geliştirmek değil zaten bu beni aşar. Ama en azından kayıt altına almak, gramerini yazmaya karar verdim. Yazımın hikayesi bu.”
Kitabın içeriğinde genellikle dil bilgisi, ses dizimi, sesli harfler, sessiz harfler, vurgular, zamirler, sayılar, zamanı ifade eden sözcüler, takılar, fiiller, cümle kullanımı ve kısa hikayeler yer aldığını ifade eden Görgin, şöyle devam etti:
“Öyküleri iki dilde yazdım hem Türkçe hem Arapça. Tabi dilden dile çeviri yapmak çok zor bir şey hakikaten. İlk etapta Arapça yazıp Türkçeye çevirmeye kalktım ama Arapçada verdiğim duyguyu Türkçede veremedim. Bu sefer tersine döndüm Türkçe yazmaya çalıştım. Bu şekilde de Arapça ana dilim olduğu için bu duyguyu daha rahat verebileceğimi düşündüm. Başarılı olduğuna inanıyorum, olumlu olumsuz eleştiriler alıyorum. Dilerim bundan sonra üniversitelerin ilgili bölümleri buna ağırlık verir ve bu dilin daha da ayakta kalmasını sağlar. Şuan Siirt’e gelmemin sebebi malzeme toplamak, Müthiş bir malzeme var burada, yaşanmış olayları toplayıp bunları hem Türkçe hem Arapça biraz da komedi bir dille ama tabi sosyal içerikli mesajları da toplayıp yazmayı düşünüyorum.”
Ailesi arasında Arapça konuşunca daha iyi anlaştıklarını kaydeden Görgün, ” Biz 11 kardeşiz ve hala da kardeşlerimizle Arapça konuşuyoruz. Arapça konuşarak içimizi daha rahat boşaltabiliyoruz. Bir insanın kendi diliyle sorunları neşesini anlatması kadar güzel bir şey yok. Dolayısıyla hep özlem duyduk neden yazılı bir kaynağımız yok neden annelerimiz, ninelerimiz anlattığı masalları neden yazılı bir kaynağa dökmemiş bu hep kafamı kurcalayan bir soruydu. Bir yandan da bu beni dürttü. Bu kitabı yazmama neden oldu. Dili geliştirmek elimde değil ama ancak bu dilin biraz daha uzamasında belki katkım vardır ama tabi yeterli değildir bu. Biz ne yaparsak yapalım bu diller ileride yok olmaya mahkum ama yapabileceğimiz tek şey bu dilin ömrünü uzatmaktır. Umarım yerel diller enstitüsü gerekeni yapar. Bu benimle olup bitecek bir problem değil ama ben bir başlangıç yaptım. Kitabı yazmak için Ortadoğu’nun hemen hemen bütün ülkelerini gezdim. Ne yazık ki çocuklarım da Arapça bilmiyor. Hala Siirt’i özlüyorum bütün dar sokaklarını çarşılarını geziyorum, malzeme topluyorum ve bu malzemeleri kullanıyorum.” Şeklinde konuştu.





